Bu sabah içimi kıpır kıpır yapan o müthiş hayat amacımla ilgili kararla güne gözlerimi açtım. Ne vakittir böyle sabahlara uyanmamıştım. Ama bugün uyanmam için bir sebebim… hem de sağlam bir sebebim vardı. Hayatıma yeni bir sayfa açacaktım, yeniden doğacak, üretecek, işte ben buradayım sahalardayım yeniden, dedirtecek projemle küllerimden doğacak Kaf dağına kanat çırpacaktım. Evet bunların hepsini yapacak bendim ta ki içimdeki ecit mecit konuşana kadar….
Ne zamandır yoktu halbuki, hortladı yine… Haa tabii ben yeni bir işe yelken açtım ya, ortaya çıkmazsa olmazdı. Çıktı ama ne çıkma… Allahım sustur susturabilirsen… içi şişmiş adeta.. Yok efendim “sen yapamazsın, sen kim o projeleri yapmak kim, senin harcın mı o, sen bi dur bakayım orda, destur de, haddini bil…rezil edeceksin kendini, sonra uğraşır dururuz seninle, valla toparlayamazsın kendini, demedi deme”… Konuşuyor da konuşuyor.. Allahım bi sus susmaz.. böyle konuşuyorum ama alttan alta da o sabahki ışıltılı deniz feneri hallerim fena halde yerlerde bu arada. Böyle içimde bir sıkıntılı haller, bir kalp sıkışması, sıcak basması, içimin şişmesi … bariz sabahki hevesi kaçmış,çökme ve hatta havlu atma belirtileri.. son bir iki daha cümle kurdu “ Beceremeyeceksin, yüzüne gözüne bulaştıracaksın sonra elalem senin hakkında ne düşünecek? “gibi… “ Tamam dedim anladık. Yapmıyorum!!! Haklısın zaten başta böyle düşünmem hataydı. Sus artık!” “Hah şöyle yola gel, hem biliyorsun ben ne diyorsam senin için diyorum, seni korumak için” diye bir de naif haller aldı görevini yerine getirmenin rahatlığı içinde ve sustu..yeniden sır oldu.. Ben de eski rutin hallerime döndüm. Evet itiraf ediyorum biraz sıkıcı ama güvendeydim, kendimi saçma sapan durumlara düşürmeyecek, risk almayacaktım. Ohh bakacaktım keyfime, konforum yerinde ne uğraşacaktım gerilimli işlerle… kahve aldım, diyetimi bozup yanında bir dilim, derken iki dilim ve bütün bir kare çikolatayı da yedim… Olsun keyfim yerine gelsindi hem kahve de sade… Yaşam amacı da neymiş, rahat rahat oturmak varken.. Ama yok arkadaş öyle şey olur mu, hayat amacı bu, kolay mı? Orada senin yaşadığını hissettiren duygular var, bir şeyler üretme, kendini ifade etme, insanlarla paylaşma, başarma var”… derken benim ecit mecit tekrar çıktı ortaya… “Aaaa ama ben kime konuştum” diye başlayacakken çektim fişini.
O köşede debelensin dursun, izin vermedim ona ve sordum kendime “ Ne oluyor sana?
Şimdi şu an ne hissediyorsun? Ne istiyorsun? Bu senin için ne kadar önemli? Bunun için nelerden vazgeçersin? Nelerden vazgeçemezsin? Neye ihtiyacın var? Güçlü yönlerin neler? Bu güçlü yönlerini kullanarak engellerinle nasıl baş edebilirsin? “ Oh be, sorular geldikçe bir kendime geldim… hele hele cevaplarımı verdikçe daha da rahatladım.. Ben cevapladıkça benim ecit mecit toz bulutu oldu. Ecit mecite kulak vereceğime kendimi dinledim ve gerçekten ne istediğimin farkına vardım. Bakın şimdi içim tekrar bir hoş oldu..Kaf dağına kanat çırpmaya devam ?
Peki sizin ecit mecitiniz kim? Ve en önemlisi de fişini çekmeye hazır mısınız?
Aynur Ulusoy
Creative Coach